Kayıp Ada
Rp dünyasında eşi benzeri olmayan bu adada, yaşamayı göze alıyor musun? Grup savaşlarının yanında açlık mücadelesi, adadan kurtulmanın umudu ve diğer bir çok gizemli olaylar.

Eğer sen de kendine güveniyor ve adada yaşayabileceğini düşünüyorsan üye ol!







Ada, uyanıyor!...
Kayıp Ada
Rp dünyasında eşi benzeri olmayan bu adada, yaşamayı göze alıyor musun? Grup savaşlarının yanında açlık mücadelesi, adadan kurtulmanın umudu ve diğer bir çok gizemli olaylar.

Eğer sen de kendine güveniyor ve adada yaşayabileceğini düşünüyorsan üye ol!







Ada, uyanıyor!...
Kayıp Ada
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Kayıp Ada'da Bir Şeyler Oluyor
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Carl Godfrey

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Carl Godfrey




Mesaj Sayısı : 1
Liderlik Kapasitesi : 0
Kayıt tarihi : 25/06/10

Carl Godfrey Empty
MesajKonu: Carl Godfrey   Carl Godfrey I_icon_minitimeC.tesi Haz. 26, 2010 12:00 am

Yaşamak yaşamak ve yaşamak. Yaşamla ölüm arasındaki çizginin ne derece ince ve aldatıcı olduğunu anladım. Yavaş yavaş anlamış olmam gerçeği değiştirmiyor. Ölümü hissettim. Aramda sadece bir perde vardı. O perdeyi usulca aşmaktı hedefim. Çünkü yaşadığım her an acı çekiyordum. Deli gibi yaşıyordum. Tabii buna yaşamak denilirse. Acı tüm vücudumu sarmıştı ve işkence çekmemi sağlıyordu. Bedenim bu işkenceye çok alışıktı. Resmen acı çekmeme izin veriyordu. Benim acım bedenimde değildi hâlbuki. İnsanlarıngörebildiği, tedavi edilebilecek bir acıyı önemsemiyordum. Onun bir gün biteceğini biliyordum. Ama bu kalbimdeki yara dinmeyecekti. Emindim bundan. Bu kadar şanslı değildim. Ya o acıyla yaşamaya çalışacaktım ki bu imkânsızdı. Ya da kalbimi bu uçsuz bucaksız acıdan kurtaracaktım. Yani ya zor olanı yapıp yaşamaya devam edecektim ( bu nefessiz yaşamak gibiydi ) ya da ölecektim. Pes edecektim. Bu dünyadaki her şeyi bırakıp gidecektim. Burayı terk edecektim. Bir daha dönmemek üzere. Evet, ben güçsüzdüm ve her güçsüz gibi en kolay gelen şeyi seçecektim. Bu kederden kurtulmayı arzuluyordum. Aslında eskiden olduğu gibi yaşamaya bir amacım, bir sebebim olsun istiyordum. Bunun ulaşılamayacak doğaüstü bir hayal olduğunu anladığımdaysa bu kararı vermiştim. Yaşamaya yetecek gücüm yoktu. Pilim bittiğimi gösteriyordu. Ve benim şarjım bitmişti. Ama birden etrafımdaki bütün sesler dindi. Yere attım kendimi. Bunu yaparken hiç bir şey kontrolüm altında değildi. Bir robottum sanki. Uzaktan kumandam birden şarj etti kendini. Herkes suspus oldu. Galiba yavaş yavaş ölüyordum. Sesler gittikçe azaldığına göre bunun başka bir açıklaması yoktu. Ya da ben anlayamamıştım. O an kulağıma bir fısıltı geldi. Bir ninni diyebilirdiniz. Veya dünyanın en güzel sesi. Ama tüm planlarımı yakıp yıkan bir sesti bu. Kulağıma endişeli bir ses geldi.

'' Katie... ''

Sabah sırtıma vuran sıcak güneşle gözlerimi açtım. Belki öğleden sonraydı, emin değildim. Zaman hariç her şey netti ama tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum; büyük beyaz yatağın olduğu aydınlık bir oda. Gözlerimi açtım. Buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Başımda ablam ve Taylor vardı. Onu gördüğüm anda nefesim kesilmişti. Tıkanmıştım. Ama çok huzurluydum. O ne zaman yanımda olsa huzurlu oluyordum. O varken kendimi güvende hissediyordum. Doğrulmaya çalıştım. Bacağım çok ağrıyordu. Bacağıma baktım. Ah alçıdaydı. Ayağımı kırmıştım. Bir bu eksikti. Ablama döndüm. Yüzünde acı bir ifade vardı. Taylor ' a baktım onu suratında tatlı bir gülümseme vardı. Burada olduğuma ya da olduğuna mutlu görünüyordu. Bu gülümsemem benim nefesimi kesip kalbimin bozulurcasına çarpmasına yol açıyordu. Taylor 'a döndüm. Orada öylece dikiliyordu. Eğitimini, yapısındaki terbiyeliği, hayatımda gördüğüm bütün adamlardan daha gösterişsiz, daha doğal bir şekilde taşıyan Fransız bir beyefendi. Kıyafetinin şıklığında şaşmıştım. Yüzünden hafif, siyah bir pelerine bürünmüş ve parlak kırmızısatenden bir atkı takma lüksünde tanımıştı kendine. Her zamanki halinden çok daha farklı daha yakışıklıydı. Ve buda beni ona daha çok bağlıyordu. Yeniden doğmuş bir Taylor olmuştu. Bir Hintlinin güzelliğine, bir İngiliz’in katı eğitimine, güçlü kanına ve karakterine sahip olan bir adam. İşte buydu, ruhunun tamamı ve bilgisiyle beraber oydu. Bunları düşünürken o cesur bir şekilde yatakta bulunduğum yere yaklaştı...

'' Affet beni Katie.'' dedi sessizce. Kusursuz bir aristokrat aksanıyla ve İngilizcenin etkileyici bir melodisiyle konuşuyordu; baştan çıkarıcılığıyla adeta ' eski günleri tekrar yaşayacağız ' diyen bir sesle. Aramıza kibar bir mesafe koymuştu. Gülmeden edemedim. Sakin tabiatına hasta olmuştum onun. Yirminci yüzyıla ait bir mantık sistemine, paha biçilemez bilgilerle dolu bir akla ve parlak bir zekayı yansıtan kelimelere sahip bir adama. Hiç beklemediği bir anda ağzımı açtım...

'' Gerçeği anlat bana '' dedim. Şaşkın şaşkın bana baktı. Ablama döndü. Bende onunla birlikte ablamın suratına baktım. Ablam gözlerini açıp kapadı. Kafasını öne arkaya salladı. Bir oh çektim. Hala gözüm ablamdaydı. Tabii Talor 'unda Ablam pencereden dışarı baktı. Bana yaklaştı ve beni öptü sonra Talor'un kulağına bir şeyler fısıldadı. Ve kapıyı açıp çıktı. Artık yanlızdık. Sadece o ve ben. Eskisi gibi. Kalbim çok hızlı atıyordu. Onun duymasından endişe ediyordum. Titriyordum. Her şeyi öğrenmek istiyordum. Ona baktım. Suratımdaki ifadem ona anlatmak için yalvarma ifadesiydi. Bana baktı. Yürüdü. Pencereye döndü. Ağzını açmıştı.

'' 2 yıl. Tam iki yıl. Buradan, senden ayrıldım. Ama hiç bir işimi düzene sokamamıştım. Artık orada kalmanın anlamı oktu. Geri döndüm. Seni görmek istiyordum. Herkesden önce seni görmek istiyordum. Evinizi değiştirmemenizi dua ediyordum. Zilinizi çaldım. Ablam açtı. Seni
sordum. Evde olmadığını başına bir şey gelmesinden korkuğunu seni
bulmamı söyledi. Ablana cevap vermeden koşarak arabama atladım.
Senin nerede olduğunu bulmak hiçte zor olmadı. Tahmin ettiğim yerdeydin. Sen yerdeydin. Sana seslendim hiç bir cevap vermedin. Korktum. Tam oradan bir araba geçiyordu. Arabayı deli gibi kullanıyordu ve duramadı. Hemen yanına geldim. Adam kaçmıştı. Seni arabama taşıyıp hastaneye götürdüm. Her yerinde kanlar vardı. Ablana haber verdim. Hemen geldi. 4 saattir baygındın. Daha yeni uyandın. ''


Ah Tanrım bana ne olmuştu böyle. Böyle olduğunu bilmiyordum. O an kendimi kaybetmiştim. Sadece Taylor'un o güzel sesini duymuştum. Ablamıda endişelendirmiştim. Ama ben bundan bahsetmiyordum. O yokken neler olmuştu ne yaşamıştı. Onu merak
ediyordum. Artık kendimi daha fazla tutamadım. Ve ağlamaya başladım. Göz yaşlarımı tutamıyordum. Uzun zamandan sonra Taylor'u görmek benim sinirlerimi bozmuştu. Kararımı iptal etmek için geç kalmamıştım. Tabii Taylor'da Ah Tanrım ne kadar çaresizdim. Taylor gittiğinden beri robot gibiydim. Hatta onun olmadığı zamanı beynim ilmişti. Hatırlamaya
çalıştığımda sadece bir boşluk vardı. Kocaman bir boşluk. Bunlar olup
biterken o bana sadece bakmakla yetiniyordu. Onun güzel sesini, güzel
vücudunu, onu çok özlemiştim. Hala ağlıyordum. Gözyaşımın 2 yıldan sonra hala aktığına inanamıyordum. Çünkü o gittiğinden beri her gün, her
saat, her dakika, her saniye ağlamıştım. Ve bu daha bitmemişti. Hala
yalnızdık. Tıpkı eskiden olduğu gibi. Bunu düşününce gözyaşlarımı
tutamaz oldum. Kapıya öneldi. Kapıyı kitledi. Neler oluyordu? Ona
baktım. Yanıma oturdu. Beni kaldırdı. Kendine doğru çekti. Kollarını
bana doladı. Ne yapacağını anlamıyordum. Önce biraz debelendim. Ama bu sakat halimle bir işe yaramayacağı için debelenmeyi bıraktım. Ellerime
baktığımda istemsiz bir şekilde ona gidiyordu. Yıllardır sahibini arayan
kollarım sonunda bulmuştu. Kendimi tamamen ona bırakmıştım. Artık
onundum. Uzun bir süre öylece kaldık. Sonra Beni kendinden uzaklaştırdı.

'' Affet beni Katie. Affet. N'olur. Çok pişmanım ama geri
döndüm artık. Eskisi gibi olalım sevgilim. Gitmek zorundaydım ama artık
değilim. Senin yanındayım. Affet sevgilim affet. ''


Bu tatlı dilinden sonra hayır deyemezdim. Evet uzun zaman olmuştu ve beni terk etmişti. Ama gelmişti. Ve neden her şey eskisi gibi olmasındı. Biz
istedikten sonra neden olmazdıki. Konuşacağımı hiç sanmıyordum. Elini
tutum. Bunun yeteceğini biliyordum. Sımsıkı. Bir daha bırakmamak üzere.
Cevabım belliydi. Ona tekrar sarıldım. Bana gittikçe yaklaşıyordu. Artık
onun nefesini içimde hissedebiliyordum. Dahada yaklaşmasına izin
veremezdim. Onu ittim. Bu kadar çabuk affedemezdim onu. Ona döndüm.
Bozulmuş gibi görünüyordu.

'' Ah sevgilim üzgünüm buna hazır değilim. Hem sakat bir insanın üstüne bu kadar gelinmez. Beklemelisin.. '' dedim. Suratını büzüştürdü. Ama haklıydım. Bu kadar çabuk olmazdı. Çok terlemiştim. Ama mutluydum. Çünkü artık bizi kimse ayıramazdı. Kimse...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Carl Godfrey
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kayıp Ada :: Rp Gelişimi :: Rp Puanlama-
Buraya geçin: